Dijital dünyanın geleceği ve Türkiye
Türkiye Cumhuriyeti 82 Milyon nüfusa sahip dünyanın önemli ülkelerinden biridir. Türkiye nüfusu demografik açıdan ülke ekonomisi üzerinde son derece olumlu bir etkiye sahiptir ve yatırımcılar için pek çok fırsat sunmaktadır. Avrupa’da yaşlanan ve azalan nüfus gibi önemli zorluklarla karşı karşıya olan yatırımcılar, Türkiye'nin genç ve eğitimli nüfusunu önemli bir avantaj olarak değerlendirmektedir.
Türkiye, güçlü iş gücü piyasası ve canlı iç pazarın temellerini oluşturan genç, dinamik ve artan nüfusuyla benzersiz fırsatlar sunmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre, Türkiye nüfusunun 2023 yılında 86,9 milyona, 2040 yılında ise 100,3 milyona ulaşması beklenmektedir. Nüfusun büyüme ivmesini sürdürerek 2069 yılında zirve noktası olan 107,6 milyona ulaşacağı öngörülmektedir.
Değişen ve gelişen dünyada geleceğin, dünyanın peşinden gittiği ileri yazılım teknolojilerinde olduğu bilinmektedir. Teknoloji bizlere büyük fırsatlar sunmaktadır. Ülkemizde üniversite ve yüksekokul sayılarının artmış olması, nitelikli genç ve yetenekli nesillerin yetişmesi açısından önemli değere sahiptir.
Birçok dünya ülkesinde okul öncesi dönemde robotik kodlama, yazılım derslerinin temel bilimler gibi zorunlu ders olarak okutulduğu bilinmektedir. Ülkemizde de önemli eğitim kurumları okul öncesi eğitimlerde bu dersleri vermeye başlamıştır. Gelişen toplumlar teknoloji üreten ya da üretilmiş teknolojiyi katma değerli bir şekilde ülkesine sunan toplumlardır. TÜİK verilerine göre inşaat sektörü güven endeksi Nisan 2019 yılı itibari ile 61,2 olarak verilmiştir. Bir önceki aya göre 1,9 ‘luk bir artış görülmektedir. Ülke ekonomisinin inşaat temelli gelişiminden ziyade yazılım ve üretim temelli gelişimi sürdürülebilir büyüme için çok önemlidir. Bu noktada milli yazılım ve/veya milli içerik konuları son derece kritik hale gelmiştir. Eğitim sistemi ve eğitimin teknoloji ile dönüşümü Türkiye Cumhuriyeti’nin 2023 hedefleri açısından son derece önemlidir.
Dünya otomotiv pazarının üretiminin %46’sı yazılım haline dönüşmüştür. Yazılımın tek bir tıkla dünya üzerinde elektronik cihazların pil ömrünü uzattığı bilinmektedir. Örnek vermek gerekirse; bir akıllı telefonun pil ömrü küçük bir yazılımla 1 saat uzatılmıştır. Savunma sanayisinde de yüksek katma değerli, ileri teknolojilerin üstünlük ve ekonomik açıdan önemli katkıları olduğu bilinmektedir. Minimum insan gücü ile maksimum kullanıcıya ulaşılmaktadır. ABD için gelecekteki tehditlerden bir diğeri olan Hindistan ise başta yazılım sektörü olmak üzere, eğitimli nüfusu ile ekonomik kalkınmasına son hızla devam etmektedir. Hindistan’da kurulmuş şirketler dünya genelindeki bilişim sektörünün üçte ikisini yönetmektedir. Fortune 500 dergisinde yer alan dünyanın en büyük 500 firmasının yarısı Hintli firmaların müşterisidir. Hindistan’da yılda yaklaşık 30 Milyar USD ciro elde eden bilişim sektöründen %60’ı yerli olmak üzere toplamda 5.000 civarında firma faaliyet göstermektedir. Bu sektörde yaklaşık 650.000 kişi istihdam edilmektedir.
Türkiye’de ise yazılım sektöründe yaklaşık 160.000 kişi çalışmaktadır. Ancak hızla gelişen bu yıkıcı etkiye sahip sektörün her yıl en az 70.000 kişilik istihdama ihtiyacı vardır. İlköğretimden başlamak üzere okullarımız eğitim teknolojileri noktasında 5-10 yıl geride bulunmaktadır. Bugün ülkemizin ihraç ettiği ürünlerin sadece %4’ü yüksek katma değer içeren teknolojiler içermektedir. Dünyada ise bu, Çin’de
%27, Güney Kore ve İsviçre’de %18, ABD’de %17, Japonya, Almanya, Meksika ve Fransa’da %16, Brezilya %10, Hindistan %8, ve Endonezya’da %7’dir.
TÜİK bilgi toplumu istatistiklerine göre Türkiye’de girişimlerde 2018 yılı bilgisayar kullanımı %97,0, İnternet erişimi %95,3 ‘dür. Hanelerde ise bilgisayar kullanımı %59,6, internet kullanımı %72,9 ve hanelerde internet erişimi %83,8’dir.
Diğer yandan ülkemizde 2000 yılında internet abone sayısı 1,629.156 iken 2018 yılı TÜİK verilerine göre bu rakam 73,789.734 olmuştur. Ülkemizde yüksek oranda internete erişim mevcuttur. Bu da yazılım teknolojilerini geliştirmemiz açısından önemli bir değer ve fırsat sunmaktadır. Yine 2000 yılında cep telefonu sayısı 14,970.745 iken 2018 yılında bu rakam 80,637.671 ‘dir. Akıllı cep telefonları ve onlar ile yapılabilecek mobil uygulamalar katma değeri yüksek çalışmalar için uygun hale gelmiştir. Bunların başında Augmented Reality yani Artırılmış Gerçeklik uygulamaları gelmektedir.
AR (Artırılmış Gerçeklik) tüm sektörler için devrim niteliğinde bir teknoloji iken hemen yakın zamanda MR (Mixed Reality) Karma Geçeklik teknolojisi üzerinde ciddi ve hızlı çalışmalar gerçekleştirilmektedir. Karma Gerçeklik ile yüksek etkileşimli bir döneme geçilmiştir. Eğitim, Sağlık, Otomotiv, Devlet kurumları, Ulaştırma, Havayolları hemen hemen tüm sektörlerde sektör bağımsız şekilde bu teknolojiler kullanılmaktadır. Ülkemizde de Artırılmış Gerçeklik üzerine önemli ve milli içeriğe sahip çalışmalar yürütülmektedir. Örneğin; Milli Eğitim kitaplarının, milli içerikler ile tarih, coğrafya, kimya, biyoloji hatta müzik alanında dahi canlanması, arttırılmış okuma ve kişinin tüm konuyu bilişsel olarak algılaması, öğrenmesi mümkündür ve öğrenmede çok yüksek oranda bir etkiye sahiptir.
VR, AR, AV, MR bu kısaltmaları yakın zamanda çok daha fazla duyacağız çünkü 2020 yılında bu teknolojiler 5 kat artacak ve 200 Milyar Dolar’dan fazla pazar payına ulaşacaktır. Türkiye’nin de bu pazardan payını alması çok kritiktir. Bu yıkıcı etki birçok şeyi değiştirecek bu nedenle içeriğin geleceği de değişecek ve bu değişimin ülkemizde de başlaması için adımlarımızı hızlandıracak aktivitelere öncelik vermeliyiz.
Ümit ÜNKER
TEDi Eğitim Danışmanlık Kurucu – Genel Müdür / Eğitmen ve Danışman